Aşere-i Takrîb (Tayyibe)
Nizamiye Eğitim Kurumları olarak, Kur’ân-ı Kerîm ilimlerinde en yüksek seviyelerden biri olan Aşere-i Takrîb (Tayyibe) eğitimini öğrencilerimize sunmaktayız. Bu bölüm, kıraat ilimlerinde zirveye ulaşmak isteyen talebeler için özel olarak hazırlanmıştır.
Aşere-i Takrîb Nedir?
Aşere-i Takrîb; kıraat ilimlerinin en ileri seviyelerinden biridir. On kıraat imamının rivayetleri, “Tayyibetü’n-Neşr” usulü üzere talim ve tatbik edilir.
Bu eğitimle öğrencilerimiz:
- On kıraat imamının rivayetlerini ve vecihlerini öğrenir,
- Tecvid ve kıraat kaidelerini kavrar,
- Kur’ân-ı Kerîm’i farklı rivayet ve tariklerden tilavet eder,
- Kıraat ilminin inceliklerini hem teorik hem pratik boyutta idrak ederler.
“Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu hakkıyla okurlar. İşte onlar, ona iman ederler.” (Bakara, 2/121)


Programın Hedefi
- Kıraat ilminde ihtisas sahibi icazetli hocalar yetiştirmek,
- Kur’ân kıraatinin sahih bir şekilde nesilden nesile aktarılmasını sağlamak,
- Öğrencilerimizi hem ilmî hem de ruhî açıdan donanımlı hale getirmektir.
“Kur’ân’ı güzel okuyan mü’min, vahiy kâtipleri olan meleklerle beraberdir.” (Buhârî, Tevhid, 52)
Eğitim Yöntemi
Eğitim süreci, ilmi disiplin içerisinde icazetli kıraat hocalarımız gözetiminde yürütülmektedir:
- Birebir Talim ve uygulamalı dersler,
- Teorik Eğitim: Usûl, ferş ve kıraat ilmi,
- Pratik Eğitim: Talim, mukabele ve tatbik,
- Sınav ve İcazet Süreci ile öğrencilerin yeterliliği tescil edilir.
Kimler Katılabilir?
- Hafızlığını tamamlamış,
- Kur’ân tilavetinde yetkin,
- Kıraat ilimlerinde ihtisas yapmak isteyen,
- Orta seviyede Arapça okuma, yazma ve anlama bilgisine sahip talebeler.
Sonuç ve İcazet
Programı başarıyla tamamlayan öğrencilerimize, Aşere-i Takrîb (Tayyibe) İcazeti verilmektedir. Böylece öğrencilerimiz, hem ülkemizde hem de İslam dünyasında kıraat öğretimi yapabilecek bir yetkinlik ve otoriteye sahip olmaktadır.
“Kur’ân ehline denilecek ki: ‘Oku ve yüksel! Dünyada nasıl güzel okuyorsan, öyle oku. Senin makamın, en son okuduğun ayetin yanıdır.’” (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân, 18)




